Konuya girmeden önce sık karşılaşılan yanlış bilgi ve anlamaları önleyebilmek için birkaç açıklama yapmak gerekir. Psikanaliz, hiç olmazsa ülkemizde birçok yerde ve kiÅŸilerce, bilerek, bilmeyerek, yanlış tanınmakta ya da tanıtılmaktadır. ÇoÄŸu kez, konuÅŸma ile yapılan her türlü psikoterapiye yanlış olarak "psikanaliz" adı verilmektedir. Klasik psikanaliz özel yöntem ve çok yoÄŸun çalışma gerektiren bir psikoterapi türüdür. Psikanalistin özel eÄŸitim görmesi, kendisinin eÄŸitim için psikanalizden geçmesi gerekir. Ruh hastaları ya da ruhsal sorunları olan kiÅŸiler arasında ancak özel bir kesime uygulanabilir.
SaÄŸaltım süresi yılları kapsayabilen bir uzunluktadır. Hasta, haftada en az iki, ortalama üç dört kez saÄŸaltım saatlerine gelmelidir. Bu saÄŸaltım saatlerinde hasta sedirde uzanarak konuÅŸur. Serbest çaÄŸrışım temel kuraldır. Psikanalitik yönelimli psikoterapi (psychoanalytically oriented psychotherapy) psikanaliz ilkelerini temel alan, fakat klasik uygulama kurallarına baÄŸlı kalmayan saÄŸaltım türüdür. Hekimin uzun süre denetim altında eÄŸitim görmesi zorunludur. Hastalar yine özel seçilmelidir. Haftalık saÄŸaltım saatleri daha esnek tutulabilir. Hasta sedire uzanmaz; yüz yüze konuÅŸulur. Serbest çaÄŸrışım kural deÄŸildir. SaÄŸaltım 2-3 yıl, hatta daha uzun sürebilir.
Her iki saÄŸaltım türü de içgörü kazanarak benliÄŸin güçlenmesini, kiÅŸiliÄŸin deÄŸiÅŸimini amaçlamaktadır. Arada genellikle yoÄŸunluk ve derinlik farkı vardır. Çağımızda, klasik psikanaliz daha seyrek uygulanırken psikanalitik yönelimli saÄŸaltımlar ise daha sık kullanılmaktadır.
Uygulamada klasik psikanaliz ya da analitik yönelimli saÄŸaltım yapabilmek için bu bilgilerin bilinmesi zorunludur. Ancak, bu bilgilerin kuramsal olarak bilinmesi ile analitik saÄŸaltımın uygulanabilmesi tümden ayrı ÅŸeylerdir. Kuramlar dizgesi ile psikanaliz yöntemi arasındaki baÄŸlar, yöntem üzerinde yeterince eÄŸitim görmüÅŸ kiÅŸilerce kurulabilir. ÖrneÄŸin, çocuÄŸun geliÅŸme dönemlerinde karşılaÅŸmış olduÄŸu sorunları ve çatışmaları bilmek baÅŸka; bunları bir saÄŸaltım amacı ile inceleyebilmek, yorumlayabilmek ve çözüm yolları gösterebilmek baÅŸka iÅŸtir.
Freud, baÅŸlangıçta saÄŸaltıma olan ilgisi ile yola çıkmış ve giderek psikanaliz kuramım geliÅŸtirmiÅŸti. Aslında kendisi klinisyen olmaktan çok bir araÅŸtırmacı idi. Nitekim Freud, saÄŸaltımdan çok araÅŸtırma ve kuramsal çalışmaya daha meraklı olduÄŸunu açıkça söylemiÅŸti.
1880lerden baÅŸlayarak Freud, bir yandan akademik çalışmaya, araÅŸtırmaya, yeni buluÅŸlara çok meraklı iken; bir yandan da parasal sıkıntılar nedeni ile saÄŸaltımla uÄŸraÅŸmak zorunluluÄŸunu duyuyordu. Meslek yaÅŸamının başında iyi bir nörolog ve nörofizyolog oldu; kokain üzerindeki çalışmaları ile Viyanadaki hekimler arasında tanındı. Bir sinir hekimi olarak Freud, ünlü Fransız hekimi Charcotnun yanında çalışmaya çok önem veriyordu. 1885-1886 yılları arasında bir süre Parise giderek Charcotnun yanında çalışma olanağını buldu. Büyük bir gözlemci olan Charcotdan yalnız ruh ve sinir hastalıklarının, öncelikle histerinin kliniÄŸi üzerindeki bilgilerini arttırmakla kalmadı; aynı zamanda uyu tu m (hipnoz) yöntemini öÄŸrendi. Bu sırada Charcotnun histeri üzerindeki yeni görüÅŸleri büyük ilgi çekiyordu.Charcot histerinin uyutumla, eÄŸindirim (telkin) ile ortaya çıkarılabilen; erkeklerde ve çocuklarda da görülebilen iÅŸlevsel bir hastalık olduÄŸunu kanıtlamıştı.
Freud Viyana ya döndükten kısa bir süre sonra (1886), arkadaşı Breuerin de etkisi ile hastalarını uyutum ile saÄŸaltmaya baÅŸladı. Uyutumu önce bir baskı ve eÄŸindirim yöntemi olarak kullanıyordu. Kısa sürede hem Breuerin, hem de Nancy okulunun kurucusu Bernheimin etkisi ile boÅŸaltma (catharsis) yöntemini uygulamaya baÅŸladı. Bu yöntemde hipnoza giren hastaya hastalığa neden olabilecek olay ve anıları anlatması, duygularını boÅŸaltması isteniyordu. Bu süre içinde, yani 1888-1895 yılları arasında, Freudun Breuer ile birlikte histeri üzerindeki çalışmaları psikanalizin baÅŸlangıç dönemi sayılır. Birlikte yazdıkları Histeri Üzerine Çalışmalarda (1893-1895) Breuer ve Freud (12) ÅŸöyle yazıyorlardı:
"Histerik belirtiyi ortaya çıkaran olay anımsatılıp konuÅŸturulunca ve hasta, olayın bütün ayrıntılarını duygusal yönü ile birlikte açıklayınca, her bir histerik belirti hemen ve tümden kayboluyordu."
Bu saÄŸaltıcı etkinin gerçek duygusal bir boÅŸaltma (catharsis) ile olduÄŸuna inanıyorlardı. Bir baÅŸka deyimle histerik belirti bastırılmış duygular ile ilgili idi ve bunların boÅŸalımı uyutum yöntemi ile olabiliyordu. Ancak, kimi hastalarda olumlu sonuçlar almış olsa bile, Freud kısa sürede, uyutum yöntemini yetersiz bulmaya baÅŸladı.
Bilimsel merakı ile yeni buluÅŸlara doÄŸru ilerlemeyi kendisi için kaçınılmaz bir görev sayan Freud un dikkatini çeken nokta, hastaların saÄŸaltımda gösterdikleri karşı güç, "direnç" idi. Breuerin hastası Anna O. çok kolaylıkla uyutulabilirken, Freudun hastası Elizabeth Von R. uyutulamıyor ve anılarını, düÅŸüncelerini açıklayamıyordu. Freud bu direnç olayının farkına vardıkça ÅŸu noktayı düÅŸünmeye baÅŸladı: SaÄŸaltıma karşı olan dirençler ile hastalığı doÄŸuran ruhsal etkenlerin bilinçlenmesini önleyen güçler aynı ÅŸeydi.
Amaç bir savunma idi. Yani histerik hastalarda belirtiye neden olan olayların bilinçlenmesine karşı gelen güç, belirtinin ortaya çıkmasına neden oluyordu. Psikanalizin bu baÅŸlangıç yıllarında Freud, hep belirtiler üzerinde duruyordu ve saÄŸaltım belirtilerin ortadan kaldırılmasına yönelikti. Gerçek nedenler açıklanmış olmuyordu. Zamanla Freud, nevrozların oluÅŸumunda bu yöntemin yetersizliÄŸini anladı. Çok karmaşık bir yapısı olan nevrozların açıklanmasında baÅŸka yöntemler ve kuramlar gerekiyordu.
Uyutum (hipnoz) yöntemini giderek yetersiz bulan Freud 1900 yıllarının başında "serbest çaÄŸrışım"yöntemini geliÅŸtirerek ruhsal sorunların bilinçdışı kaynaklarına inmek; bilinçdışını incelemek için bu yöntemi kullanmaya baÅŸladı. Freud ilk olarak Dora vakasında (31) aktarım (transference) sürecinin psikanalizde önemini vurguladı, 1912de yayınladığı "Aktarımın DinamiÄŸi" (37) adlı yazısı ile aktarım ve direnç arasındaki iliÅŸkileri, olumlu, olumsuz aktarımı açıklamaya çalıştı. Böylece, aktarım ve direnç, psikanaliz sürecinin en Önemli öÄŸeleri olarak incelenmeye baÅŸlandı. Aktarımın ve direncin çözümlenmesi psikanalitik saÄŸaltımının özünü oluÅŸturur. Bunun yapılabilmesi için kullanılan araç ve yöntemler ÅŸunlardır: Serbest çaÄŸrışım, düÅŸlerin çözümlenmesi ve yorumu, günlük dil ve devinim sürçmelerinin (parapraxias) incelenmesi, yorumlama, çözüm iÅŸlemi (working through) ve içgörü kazanılmasıdır.
Prof. Dr. M. Orhan Özrütkün “Psikanaliz ve Psikoterapi” adlı kitabından uyarlanmıştır.
Neo Rezonans hakkında detaylı bilgi için
Neo Rezonans Antalya
sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
Copyright © 2015 Antalya Terapi Psikiyatri. Web Programlama - Maxantalya