TÜRKÄ°YE PSÄ°KÄ°YATRÄ° DERNEĞİ RUHSAL TRAVMA VE AFET ÇALIÅžMA BÄ°RÄ°MÄ°
SAVAÅž VE RUH SAÄžLIÄžI
BASIN AÇIKLAMASI
31 Aralık 2014
Suruç tan Soma ya,
Şengal den Yırca ya,
Savaşın ve cinayetlerin yaÅŸandığı coÄŸrafyada insanlığın sesini yükseltelim…
Ülkemizde savaÅŸ ve maden cinayetleri gibi insan eliyle oluÅŸturulanlar yanında, deprem, sel gibi doÄŸal nedenlerle ortaya çıkan, ancak öncesindeki yetersiz düzenlemeler ve denetlemeler gibi insani etmenler nedeniyle yıkıcı etkisi artmış afetlerle sürekli karşı karşıyayız. Ancak ruh saÄŸlığı alanında çalışan bizler tüm bu ruhsal travmalar yanında son yıllarda ülkemizin yanı başındaki vahÅŸi savaÅŸtan kaçarak ülkemize gelen mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin durumuna dikkat çekmek istiyoruz.
Son 3 yıldır Suriye’deki iç çatışmalar ve savaÅŸla baÅŸlayan OrtadoÄŸu coÄŸrafyasındaki insani dram, yaÅŸadığımız yüzyılın en vahÅŸi ve bilinen tüm insani kutsal deÄŸerlerine aykırı davranan İŞİD örgütünün Ezidilerin yerleÅŸim alanlarında ve Rojava Kürt bölgesindeki saldırıları ile ÅŸiddetlenmiÅŸ, 2014 AÄŸustos ve Eylül aylarında Åžengal dağında bir insanlık dramı yaÅŸanmıştır.
Son 3 yılda resmi rakamlara göre bile, savaÅŸtan kaçan bir milyonun üzerinde sığınmacı ülkemize gelmiÅŸtir ve birçok sığınmacı ciddi bir yaÅŸam mücadelesi vermektedir. Suriye’den giderek daha yoksul insanların ülkemize geldiÄŸini, Åžengal’den Kobane’den yerinden edilenlerin çok kısa bir zamanda hiç bir ÅŸeyi toparlamaya vakitleri olmadan evlerini, ülkelerini terk ettiklerini biliyoruz. Yerel yönetimler, demokratik kurumlar ve AFAD verilerine göre ülkemize 1 milyonun üzerinde Suriye’li göçmen, 30 bin Ezidi, 180 bin civarında Rojava Kürdü geldiÄŸi tahmin edilmektedir. Bu düzeyde büyük bir göçmen kitlesinin yaklaÅŸan kış koÅŸullarına raÄŸmen fiziksel olarak barınma, hijyenik olmayan ortamlarda yaÅŸama, beslenme problemleri gibi temel yaÅŸamsal ihtiyaçlarının karşılanmasında ciddi eksikliklerin yanında ciddi psikolojik problemlerin yaÅŸandığı Türkiye Psikiyatri DerneÄŸi’nin AÄŸustos-Ekim 2014’te çadır kentlere yönelik yaptığı gözlem çalışması neticesinde düzenlenen raporda bildirilmiÅŸtir.
Tarih boyunca savaşın, yerini yurdunu terk etmenin insan ruhunda onulmaz yaralar açtığını biliyoruz. Euripides binlerce yıl öncesinde ‘‘Dünyada ana vatanını kaybetmekten daha üzücü bir ÅŸey yoktur” derken ülkemize gelen tüm insanlarda hem savaÅŸa tanık olmak, hem savaÅŸ sırasında yakınlarını kaybetmek, yaralanmak ve bunlara ÅŸahit olmak gibi doÄŸrudan savaşın maÄŸduru olmak, hem yerinden yurdundan ülkesinden edilmek, hem de yeni yerleÅŸim alanındaki kötü koÅŸullar ve maruz kalınan ayrımcılık nedeniyle deÄŸiÅŸik düzeyde ruhsal belirtiler ve ruhsal hastalıklar gözlenmektedir. Özellikle yakınlarını kaybedenlerin yaÅŸadığı yoÄŸun korku, yakın köylerdeki komÅŸuları tarafından ihanete uÄŸradıkları düÅŸünceleri, savaÅŸtan kaçarken özellikle kadınların ve çocukların maruz kaldığı cinsel taciz ve tecavüzler, ÅŸu anda barındıkları yerlerde hissettikleri belirsizlik, deÄŸersizlik, ciddi çökkünlükler, gelecek kaygısı gibi sorunlar eÅŸliÄŸinde birçok ruhsal rahatsızlık gözlenmektedir. Sığınmacılarda; uyku problemleri, akut stres bozukluÄŸu ya da travma sonrası stres bozukluÄŸu belirtileri, uzamış yas reaksiyonları, major depresyon, kaygı bozuklukları, bedenselleÅŸtirme bozuklukları gibi birçok ruhsal belirti ve hastalıklar izlenmektedir.
BM ve AFAD tarafından oluÅŸturulan kamplarda kalanlara saÄŸlık ve diÄŸer sosyal destekler kısmen saÄŸlanırken, ÅŸehirlere yerleÅŸen ya da yerel yönetimler eliyle oluÅŸturulan çadır kentlerdeki kiÅŸiler uzun süre saÄŸlığa ulaÅŸma ve tedavi olma hakkından mahrum kalmışlardır. Kamp dışında yaÅŸayanların büyük bir çoÄŸunluÄŸu ruh saÄŸlığı tedavi hizmetlerine ve bu riskli dönemde ruh saÄŸlığını koruyucu nitelikte olabilecek psikososyal rehabilitasyon hizmetlerine ulaÅŸamamaktadır. Tarafsızlık ilkesi gereÄŸi ulus, ırk, dini inanç, sosyal sınıf, politik düÅŸünce, cinsiyet, etnik köken, felsefe, cinsel yönelim, yaÅŸ, engellilik, fiziksel özellikler ve dil ayırt edilmeksizin yardımların tüm maÄŸdurlara eÅŸit ve adil olarak ulaÅŸtırılması gerekmektedir.
SavaÅŸ nedeniyle yurtlarından göç etmek zorunda kalan insanların karşılaÅŸtığı diÄŸer bir sorunun sosyal dışlanma ve ayrımcılık olduÄŸunun da altını çizmek istiyoruz. Özellikle kentlere yerleÅŸen sığınmacılara karşı giderek artan düÅŸmanca tutum, nefret ve ayrımcılık içeren söylemler, zaten zor koÅŸullarda ülkelerini terk etmek zorunda kalıp, bilmedikleri bir ülkede yeni yaÅŸam kurmaya çalışan, çoklu maÄŸdurluklar yaÅŸayan insanların ruh saÄŸlığını tehdit eden temel unsurlardan birisini oluÅŸturmaktadır. Ülkemizde yönetici pozisyonda olan kiÅŸilerin bazı açıklamalarında bile kendisini gösteren bu durum,bazen sığınmacıların yerleÅŸtikleri bölgelerde yaÅŸayan insanlar arasında da yoÄŸun bir ÅŸekilde gözlenmektedir. Kültürlerarası farklılığın doÄŸal olduÄŸu dikkate alınarak, ülkemize zorlu koÅŸullarda gelen insanların buraya uyum saÄŸlamalarını kolaylaÅŸtıracak eylem planları geliÅŸtirilmelidir.
Göçmenlerin birçoÄŸunun sınır dışı edilme korkusu, Türkiye’den baÅŸka bir ülkeye geçiÅŸi zorlaÅŸtırabileceÄŸi ya da bilgilerinin kendi ülkelerinde düÅŸman olarak gördükleri tarafların eline geçer korkusuyla yasal kayıt altına alınamamak sığınmacı statüsünün saÄŸladığı saÄŸlık güvencesi gibi sosyal haklardan yararlanmalarını ve ruh saÄŸlığı hizmetlerine ulaÅŸmalarını engellemektedir. Ayrıca yoÄŸun olarak göç edilen illerdeki resmi saÄŸlık kurumlarında çevirmenin hiç olmaması ya da yetersiz çevirmen olması ayrı bir sorundur.
Unutulmamalıdır ki; toplumsal travmalar kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa aktarılır ve doÄŸası gereÄŸi insanların ve toplumların ruhunda yaratılan tahribatın ve ruhsal sorunların iyileÅŸmesi çok daha zordur ve zaman alır. Bu nedenle çok geç olmadan baÅŸta devlet olmak üzere ilgili kuruluÅŸların yetkililerini ve tüm halkımızı ivedilikle harekete geçmeye çağırıyoruz.
Ülkemiz coÄŸrafi konumu nedeniyle yüzyıllardır birçok savaÅŸ, katliam, doÄŸal afete tanıklık etmiÅŸ olmakla birlikte yer aldığı bölgenin kültürel özelliklerinin bu travmalarla baÅŸ etmede çok önemli bir rol oynadığını; yakın tarihimizde Marmara depremi, Van depremi ve Soma Maden Faciası sonrasında gösterilen sosyal dayanışma ve yardımlaÅŸmanın maddi kayıpların ötesinde afetzedelerin kendilerini yalnız, çaresiz ve güvensiz hissetmemelerini saÄŸladığını ve geleceÄŸe tekrar umutla bakmalarına yardımcı olduÄŸunu hatırlatarak göçmenler, mülteciler ve sığınmacılara yönelik olarak benzer bir sosyal dayanışma ve yardımlaÅŸmanın bir an evvel baÅŸlatılması gerektiÄŸini belirtmek istiyoruz.
2015 e girerken OrtadoÄŸu coÄŸrafyasında giderek daha çok insanın yerinden edilmesi ve zorunlu yer deÄŸiÅŸtiren kiÅŸilerin zorluklarına tanıklık eden Türkiye Psikiyatri DerneÄŸi olarak;
·SavaÅŸtan kaçan-kaçmak zorunda olan insanların Türkiye’nin de taraf olduÄŸu Cenevre AntlaÅŸması’nın 1.maddesi (1951) gereÄŸi ‘Mülteci’sayılması, Dublin konvansiyonu ve Schengen Uygulaması gereÄŸi kiÅŸilerin ‘Ä°lk sığınılan ülke’ haklarına saygı duyulmasını,
·Ä°nsanların içinde bulunduÄŸumuz kış koÅŸulları düÅŸünüldüÄŸünde temel insani koÅŸullarda barınma ve fiziksel ihtiyaçların hızla giderilmesi ve bu yapılırken mutlak bir tarafsızlık ilkesiyle hareket edilmesini,
·Daha önce yayınladığımız gözlem raporu ve çadır kentlerden halen alınan geri bildirimlere göre; saÄŸlıklı ve kalıcı bir psiko-sosyal rehabilitasyon çalışmasının yapılmadığı, bu konuda Türkiye Psikiyatri DerneÄŸi’nin de içinde yer aldığı APHB (Afetlerde Psikososyal Hizmetler BirliÄŸi) , AFAD, TTB, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yerel yönetimler ile diÄŸer meslek örgütleriyle birlikte ortak bir eylem planın hazırlanmasını,
·Çok yakın zamanda 100.000 kiÅŸiden fazla insanın ağır bir savaÅŸtan kaçarak geldiÄŸi, hemen yanı başında çatışmaların devam ettiÄŸi Suruç Devlet Hastanesine psikiyatrist, psikolog ve diÄŸer ruh saÄŸlığı kadrolarına kalıcı atamalar yapılması ve personel eksiÄŸinin giderilmesini,
·Sığınmacıların yaÅŸadığı bölgelerde ruh saÄŸlığı çalışanlarının savaÅŸ, göç, mültecilik konusunda bilgi ve beceri düzeylerinin artırılması amacıyla hızlı bir ÅŸekilde yapılandırılmış kurslar düzenlenmesini,
·Sığınmacıların savaÅŸ ve göç nedeniyle oluÅŸacak ruh saÄŸlığı bozuklukları konusunda bilgilerini artırıcı ve saÄŸlık kurumlarına baÅŸvurmayı saÄŸlayıcı Türkçe, Kürtçe, Arapça afiÅŸ ve broÅŸürlerin hazırlanmasını,
·Ülke çapında ayrımcılığı azaltmaya yönelik etkin sosyal politikaların yaÅŸama geçirilmesini talep ediyoruz.
Sonuç olarak, yaÅŸanılan ruhsal travmanın çok boyutlu ve karmaşık yapısı düÅŸünüldüÄŸünde Türkiye Psikiyatri DerneÄŸi olarak; tek tek kurumların, gönüllü olarak düzenledikleri faaliyetlerintek başına yeterli olamayacağını, resmi ve sivil toplum kuruluÅŸlarının iÅŸbirliÄŸi içinde, hızla koruyucu ve tedavi edici ruh saÄŸlığı hizmetlerinin nasıl bir yapılanma içinde sürdürülebileceÄŸine iliÅŸkin ortak bir eylem planının hazırlanarak yaÅŸama geçirilmesi gerektiÄŸinin önemini vurgulamak istiyoruz.
Uzm. Dr. Ulaş Yılmaz
Türkiye Psikiyatri DerneÄŸi
Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi Adına