drsevilayzorlu@gmail.com
TEL : 0242 316 98 99
Cetad Antalya Bölge Temsilcisi
SANAT TERAPÄ°SÄ°
ZİHİN GELİŞİMİNDE MÜZİK

Her canlı sistem, hayatını ve neslini sürdürmek için çevresinin farkında olacak ve cevap üretecek ÅŸekilde programlanmıştır. Yapacakları faaliyetler için, çeÅŸitli duyu organlarını veya alıcı duyu hücrelerini kullanırlar. Ses pek çok canlı tarafından kullanılan önemli bir iletiÅŸim vasıtasıdır. Bunun için gelen sesleri algılayan iÅŸleyen ve deÄŸerlendiren bir iÅŸitme sistemi birçok canlıya verilmiÅŸ, vazgeçilmez bir nimettir. Seslerin belli bir ritm ve tempo hâlinde melodi olarak çıkarılması veya sözlerin diziliminden oluÅŸan ahenkli sesler, müzik veya musiki kavramıyla ifade edilir. Kâinatta canlı veya cansız sistemlerin çıkardığı sesler, bir ritm, tempo ve ahengi çaÄŸrıştırıyorsa veya kiÅŸi tarafından bu sesler, böyle algılanıyorsa, buna kâinatın veya tabiatın musikisi denir. EÄŸer kiÅŸi tabiattaki bu seslerdeki motifi, ritmi ve ahengi algılayamıyorsa, bu onun için gürültü olarak deÄŸerlendirilebilir. Duyulan seslerin birer melodi mi, yoksa gürültü mü olduÄŸu, hem sesin ritmik özelliklerine, tınısına ve ahengine, hem de kiÅŸinin niyetine ve idrak paradigmalarına baÄŸlıdır. Kâinattaki faaliyetlerin bir göstergesi olan sesler (rüzgârın cisimlere vurarak çıkardığı sesler, su sesleri, kuÅŸ sesleri vb) inanan bir insan için Yaratıcı’nın güzel isimlerine âyinedârlık eden varlık ve süreçlerin birer zikri iken, inanmayan bir kiÅŸi için de insanı dinlendiren ve onu tabiatla bütünleÅŸtiren tabiî bir hâdisedir.

Müzik ise, sesle iletiÅŸimin estetik boyutudur. Ä°letiÅŸime katılan bir ahenk ve güzelliktir. Mesajların insan ruhuna tesirli ÅŸekilde nüfuz ediÅŸinde bir üslûptur. Bu baÄŸlamda müzik, eÅŸyanın tabiî hareketi ile açığa çıkan seslerden oluÅŸabileceÄŸi gibi (fıtrî müzik) insan tarafından bizzat ÅŸuurlu bir ÅŸekilde de üretilebilir. Günümüzde, iletiÅŸim aracı olmanın ötesinde eÄŸlendirici, sakinleÅŸtirici ve dinlendirici boyutları daha çok ön plâna çıkan müzik, hem bir meslek, hem ticarî bir sektör hâline gelmiÅŸtir. Ä°nsanın tabiatında var olan mânâlı, ritmik ve melodik seslere karşı hassasiyetin, ne gibi fonksiyonları olduÄŸuna dair son yıllarda çeÅŸitli araÅŸtırmalar yapılmaktadır. Özellikle biyomüzikoloji disiplininde yürütülen araÅŸtırmalarla, müziÄŸin canlı sistemler üzerindeki tesirleri anlaşılmaya çalışılmaktadır. Bugün müziÄŸin anne karnındaki çocuÄŸun geliÅŸiminden baÅŸlayıp, insanın geliÅŸimine, öÄŸrenmesine ve ruh saÄŸlığına varıncaya kadar yaptığı tesirler, çeÅŸitli araÅŸtırma projelerine mevzu olmaktadır.

MüziÄŸin evrensel bir lisanı olduÄŸu uzun zamandır bilinmektedir. Bütün kültürlerin kendine has bir müziÄŸi vardır. Niçin? Biyomüzikoloji araÅŸtırmaları, bu konuda müziÄŸin insanın hayatını sürdürmesinde ve neslinin devamında olumlu katkılarda bulunduÄŸunu ortaya koymuÅŸtur. Ä°sveç’teki Biyomüzikoloji Enstitüsü’nden Prof. Bjorn Merkur, müziÄŸin menÅŸei konusunda ÅŸunları söyler:

“Müzik, bu âlemdeki canlıların ve cansızların yaÅŸama ve üreme ÅŸanslarını artırıcı deÄŸerli bir özelliktir. Ayrıca yer yüzündeki hayatı ve dengeyi mümkün kılan nizam ve ahengin seslendirilmesidir. Pek çok canlı, farklı aileleri ve grupları seslerinden ayırt edebilirler. Üreme mevsiminde her iki cinsin birbirini bulmaları kolaylaÅŸtırılır. Hattâ birlikte koro hâlinde sesler çıkararak kendilerinin bilinmesini saÄŸlarlar. Bilhassa kuÅŸ ve memelilerdeki müzik kabiliyeti biyolojik açıdan fertler arasında bir üreme avantajı saÄŸlar. Bu tabiatın içinden bir parça olmakla beraber birçok bakımdan hususî farklılıklarla donatılmış insan ruhunda da müziÄŸin bir yeri vardır.”

ANNE RAHMİNDE BAŞLAYAN EĞİTİM

Bebeklerin de çeÅŸitli müzikleri hissetme ve cevap vermede hususî bir kabiliyeti olduÄŸu çok eskilerden beri bilinmektedir. Ä°nsanın hayata gözlerini açtığı ilk yıllardaki müziÄŸe olan bu meyelanı, sinir sisteminin ve beynin, müziÄŸi algılama, iÅŸleme ve hatırlama yaşının kaç olduÄŸu sorusunu gündeme getirmiÅŸtir. Son yıllarda giderek artan deliller ışığında, doÄŸumdan önce ve hamileliÄŸin son üç aylık döneminde, anne rahminin bir konser salonu ÅŸeklinde fonksiyon görerek, biyolojik geliÅŸimin ahenkli ilerleyiÅŸine belli bir ritm hâlindeki musikinin katkıda bulunduÄŸu bilinmektedir.

Çocukların zihnî kabiliyetlerinin de konuÅŸmayı öÄŸreninceye kadar pek geliÅŸmediÄŸi zannediliyordu. Halbuki bebeÄŸin his dünyası oldukça aktif durumdaydı. BebeÄŸin beyni, âdeta çevredeki seslerin ritmini ve motifini çözmeye çalışan bir dedektif gibiydi. Bebek daha doÄŸumundan önce, âdeta bir müzik âleti gibi çalışıyor ve çevredeki sesleri hem kayıt, hem de analiz ediyordu (Bkz “The Musical Infant”, MRN, 1994, I (1), Spring 1994). Bugün biliniyor ki, çocuklar melodik ritimleri algılama ve hatırlama, bir bestedeki yükselen ve alçalan ses tonlarını fark etme, ve tempo deÄŸiÅŸikliklerini algılama hususunda muazzam bir kabiliyete sahiptirler.

Cenin hamilelikten kaç hafta sonra ilk sesleri iÅŸitmeye baÅŸlar? Dış dünyadan gelen müzik sesleri, ceninin kulaklarına ulaşır mı? Sese ve müziÄŸe anne rahminde bebek tarafından verilen cevaplar nelerdir? Anne rahminin müzikal seslerle uyarılmasının doÄŸum sonrası tesirleri nelerdir? Bu sorulara kısa cevaplar verilecek olursa, beynin iÅŸitme sistemi, hamileliÄŸin 26. haftasından itibaren fonksiyon görmeye baÅŸlar. Dışarıdan gelen sesler, rahimdeki fetusun kulağına gelemez. Çünkü fetusun etrafını saran koruyucu sıvı ve örtüler dışarıdan gelen sesleri bozar. Buna raÄŸmen Beethoven’in beÅŸinci senfonisinin, belirgin ÅŸekilde tanımlanabilir bir ses imajı olarak rahme ulaÅŸtığı gösterilmiÅŸtir. Cenin dış dünyadan kulağına gelen seslere, vücut hareketleri ve kalb atım hızında meydana gelen deÄŸiÅŸikliklerle cevap vermektedir. ÇoÄŸu sesler, embriyonun kalb atımında kısa süreli yavaÅŸlamalara yol açar. Çok gürültülü sesler ise, kalb atımını hızlandırır. Sesler ceninde hareket ortaya çıkarmasının yanında, doÄŸum öncesi öÄŸrenmeye de sebep olur. En temel öÄŸrenme ÅŸekli alışkanlık kazanma ve ortama uyum saÄŸlamadır. Can sıkıcı olan veya sürekli tekrarlayan seslere dikkatini vermemeyi öÄŸrenme, buna bir örnektir. Yeni ve bir farklı musiki ritmi gelirse, bebekler ona cevap vererek, deÄŸiÅŸikliÄŸi fark ettiÄŸini gösterirler. HamileliÄŸin son döneminde cenin, annenin karın bölgesine sürekli yapılan uyarılara alışmıştır. Ancak uyarı ÅŸekli deÄŸiÅŸirse buna cevap verir. Embriyon, nazikçe yapılan titreÅŸimlere cevap vermezken, gürültülü bir ses gönderildiÄŸinde hemen hareket ederek cevap verir. Belli bir süre, gürültülü sesler ile nazik titreÅŸimler birlikte arka arkaya verilirse, birkaç tekrardan sonra cenin, buna cevap vermemektedir. Bütün bunlar yavrunun, doÄŸum öncesinde çevresinden bilgi alabildiÄŸini ve bazı olayları hatırlayabildiÄŸini gösterir.

DoÄŸum öncesi müziÄŸin doÄŸum sonrasındaki hayata tesirlerini anlamak için bebeÄŸin davranış geliÅŸtirme hızı ile, doÄŸum öncesi öÄŸrenmeyle irtibat kuran doÄŸum sonrası hafıza ölçekleri kullanılır. ÇocuÄŸun doÄŸum öncesi müzik dinlemesinin, geliÅŸimi hızlandırdığı, hattâ bazı çocuklardaki belli geliÅŸim bozukluklarını hafifletebildiÄŸi veya iyileÅŸtirme yoluna koyduÄŸuna dair çalışmalar vardır. DeÄŸiÅŸik müzik çeÅŸitlerinin 28-36 haftalık annelere dinletildiÄŸi bir çalışmada, kontrol grubuna nazaran anne karnında müzik dinleyen bebeklerin seslere dikkat, göz takibi, motor kontrol ve koordinasyon hareketlerinin geliÅŸiminde dikkati çeken bir hızlanma gözlenmiÅŸtir.

MÜZÄ°K EĞİTÄ°MÄ° VE MÜCERRET DÜÅžÜNEBÄ°LME KABÄ°LÄ°YETÄ°

Çocuk geliÅŸmesinin ilk yıllarındaki bazı hâdiselerin ve musikinin, hangi beyin hücrelerinin hangi beyin hücreleriyle baÄŸlantı kuracağını ve hangi beyin hücrelerinin öleceÄŸini belirlediÄŸi tespit edilmiÅŸtir. Çünkü zekânın bütün çeÅŸitlerinde, sinir hücreleri olan nöronlar arasındaki baÄŸlantıların büyük bir belirleyiciliÄŸi vardır. ÇocuÄŸun beyni erken yaÅŸlarda ne kadar çok farklı ve zenginleÅŸtirici tecrübelere maruz bırakılırsa, o nispette kendini geliÅŸtirebilir. Müzik dinlemenin veya bir müzik âleti çalmayı öÄŸrenmenin, çocuklar üzerine ne gibi tesirler yaptığı üzerinde Kaliforniya Üniversitesi’nden Fizikçi Gordon Shaw ile Wisconsin Üniversitesi’nden psikolog Dr. Frances Rauscher ortaklaÅŸa bir çalışma yapmışlardır. Neticede bilgisayar üzerinde geliÅŸtirilen nöral modelle, insan beyninde ve algı mekanizmasında müzik ile ilgili yapının belli yönlerine ait kodlamaların mahiyeti kısmen anlaşılmış ve nöral aÄŸların, mücerret düÅŸünmede ve muhakemede önemli rol oynadığı görülmüÅŸtür. Ayrıca orijinal, icatçı, sıradışı ve analitik düÅŸünmenin, nöronal ateÅŸlenme motiflerini, iÅŸitme yoluyla keÅŸfetmek mümkün oldu. Çalışmada, yerleÅŸim birimlerinin hem merkezlerinden hem de çevrelerindeki ortaokullardan 78 çocuk rastgele seçilerek üç gruba ayrıldı. Birinci gruba özel hocalar eÅŸliÄŸinde piyano kullanma ve müzik seslendirme dersleri, ikinci gruba bilgisayar dersleri verildi. Üçüncü gruba ise hiçbir eÄŸitim verilmedi. Altı ay sonra bu öÄŸrencilere uygulanan “mücerret düÅŸünme mahareti” isimli “uzay ve zaman koordinatlarındaki nesneler üzerinde muhakeme yapabilme” testlerinde (bilhassa geometrik ve fizikî problemlerde) piyano kullanımı ve müzik dersleri alan öÄŸrenciler, % 34 daha fazla baÅŸarılı oldular. Bundan anlaşılan ise, müzik eÄŸitiminin mücerret düÅŸünebilme ve akıl yürütebilmede kullanılan sinir baÄŸlantılarının teÅŸekkülünü hızlandırması ve erken yaÅŸlarda verilen müzik eÄŸitiminin çocukların muhakeme kabiliyetlerini artırmasıydı. Hattâ eriÅŸkinlerde bile günde 10-15 dakika müzik dinlemenin mücerret düÅŸünebilme kabiliyetini olumlu yönde etkilediÄŸi bulunmuÅŸtur. Belli bir sırada zincirleme muhakeme edebilme kabiliyeti, hem bilimde hem de müzikte önemli bir maharettir.

Müzik eÄŸitimi alan çocuklar, sinir baÄŸlantıları kolaylıkla organize edebilen esnek beyinlere sahip olmaktadırlar. Sinir baÄŸlantıları beynin korteks bölgesindeki desenlerin oluÅŸması müzik ve eÄŸitim yoluyla doÄŸrudan etkilenmektedir. Müzik dinleme ve piyano çalmayı öÄŸrenme, aynı zamanda çocukların matematik ve fen derslerini kavrama kabiliyetlerini belirgin seviyede artırmıştır. Anaokulu ve ilkokul müfredatlarında verilen müzik eÄŸitimi de matematikî zekâyı ve kiÅŸilik geliÅŸimini olumlu yönde etkilemektedir.

Journal of Applied Developmental Psychology (December 1999) dergisinde, erken dönemde çocuklara verilecek müzik eÄŸitiminin faydaları listelendi. Bilhassa ailelerle birlikte müzik eÄŸitimi alan küçük çocuklarda zekânın geliÅŸimi olumlu yönde artmaktadır. Bu ise zekânın, hayattaki kazanılan tecrübelerle geliÅŸtirilebileceÄŸini gösterir. Yani zekâ tek başına genetik tarafından belirlenmez. Özellikle ailenin çocuÄŸuyla birlikte geçirdiÄŸi dolu dolu zaman diliminin artışına paralel olarak çocuÄŸun zekâ ve uyum gibi kabiliyetlerinde, kontrol grubuna nazaran belirgin artış saÄŸlanmıştır.
Ailenin çocuÄŸu ile birlikte zaman harcamamakla yaptığı olumsuz katkı, boÅŸanmış, fakir ve düÅŸük eÄŸitim seviyesine sahip ailelerin veya azınlık psikolojisi gibi faktörlerin olumsuz katkılarından daha önde gelmekteydi. ÇocuÄŸun zekâ geliÅŸiminde ve baÅŸarısında ailenin çocuÄŸa ayırdığı zaman çok önemli bir faktördü. Bunun fark edilmesi, birlikte verilen müzik eÄŸitiminin yaptığı tesir artırıcı katkıyla fark edildi. Altmış altı çocuk üzerinde yapılan bir baÅŸka çalışmada, önce bütün çocuklara Stanford-Binet zekâ testi ile musiki kabiliyet testi uygulandı. Sonra deney grubundaki öÄŸrenciler 30 hafta boyunca haftada 75 dakika müzik eÄŸitimi aldılar. Sonunda müzik eÄŸitimi alan çocukların mücerret düÅŸünme ve üretici-mucit düÅŸünme testlerindeki baÅŸarılarında belirgin artış gözlendi.
Kelime ile alâkalı zekâ testlerinde ise her iki grupta da önemli bir farklılık bulunmadı. Müzik eÄŸitimi yanında, aileleriyle yakın bir beraberlik geçiren çocuklarda standart zekâ testlerinde baÅŸarı nispeti, % 50′den % 87′ye çıkarken, aileleriyle daha az zaman geçiren ve müzik eÄŸitimi alan çocuklarda bu baÅŸarı % 78 seviyesinde kalmıştı.



Web Sitlerimiz: Antalya Terapi Psikiyatri | Antalya Cinsel Terapi | Neo Rezonans Antalya | Sevilay Zorlu